16 Şubat 2016 Salı

SAFRANBOLU 2015

2015'in son tatilinin ikinci etabı, yani Safranbolu ile ilgili gecikmeli de olsa küçük bir rehber hazırlayabildim ve değinilecek pek çok nokta olsa da aklımda yer etmiş olanları sizinle paylaşmaya karar verdim.

 Safranbolu, Batı Karadeniz'de bulunan Karabük'ün müzekent sıfatını taşıyan yerleşim birimi. Bu sıfatı taşımakta da oldukça haklı çünkü şimdiye dek gördüğünüz yerlerden çok farklı bir atmosfere sahip. Her bir köşesi tarih kokan bu kentin kartpostaldan farksız manzarası sizi hemen etkisi altına alıyor.
 
Safranbolu, Karabük ilçesine yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta. Ankara’ya yaklaşık 229 km, İstanbul’a ise yaklaşık 400 kilometrelik bir uzaklığa sahip. Birçok otobüs firmasının düzenlediği seferlerle kolayca ulaşabilirsiniz. Eğer daha hızlı ulaşmak isterseniz Kastamonu veya Ankara’ya uçakla, oradan da otobüsle Safranbolu’ya geçebilirsiniz.
 
Gelelim Safranbolu'ya gittiğinizde görmeniz, yemeniz ve yapmanız gerekenlere:

Eğer konaklayacaksanız, kalacak yer konusunda kararsız kalmanız muhtemel çünkü civarda birbirine benzeyen onlarca konak bulunuyor. Konaklama konusunda mutlaka tarihi bir konakta kalmanızı tavsiye ediyorum çünkü bu atmosferi modern otellerde bulmanız olası değil.
Bizim konakladığımız yer kente girer girmez adını sıkça duyacağınız Cinci Han idi. 1645’te Kazasker Hüseyin Efendi tarafından yaptırılan bir kervansaray olan Cinci Han Kervansarayı, harap haldeyken restore edilerek, 2 katlı ve 63 odalı Cinci Han Oteli, kafe ve etkinlik merkezi olarak hizmet vermeye başlamış. Eski çarşının içinde yer alan kervansaray, dönemin  en büyük ve görkemli kervansaraylarından biriymiş.
 
 
Kristal Teras

Tokatlı Kanyonu’nu en iyi izlenebileceği noktada, yerden 80 metre yükseklikte yapılmış Kristal Teras, Türkiye’de de bir ilki temsil ediyor. Tabanı çok dayanıklı kırılmaz camdan yapılmış, 75 ton ağırlığı taşıyabilen teras, uçurumda yapıldığından ve bastığınız yerin ne kadar yüksekte olduğunu görebildiğinizden, oldukça heyecan verici bir deneyim. Safranbolu İncekaya’da yer alan, 11 metre genişliğindeki terastan Tokatlı Kanyonu'nun o eşsiz manzarasını seyre dalacaksınız.
 
 
Kaymakamlar Gezi Evi

Kültür Bakanlığı tarafından 1976 yılında “Kentsel Sit” olarak koruma altına alınan ve UNESCO  dünya kültürü merkezine eklenmiş Safranbolu’da birbirinden güzel ve tarihi karaktere sahip evler yer alıyor. Bunlardan biri de Safranbolu Kaymakamlar Gezi Evi. Burası coğrafyanın insan ile bütünleştiği, mimarinin yaşama biçimi ile şekillendiği örnek bir ev. Kaymakamlar Müze Evi, 3 kata dağılmış 7 odası ve bahçesiyle görülmesi gereken bir yapı. Konağın her köşesi ince ahşap işçiliğinin bir eseri.
 Safranbolu belediyesi de bu turistik ve kültürel değerlere sahip kenti korumak, tarihi dokuyu bozmamak için sıkı önlemler alıyor. Örneğin; konak sahibi dahi olsanız konağınızın beyaz renkte olması gerekiyor. Tıpkı Rum evlerinin girişlerinin taştan yapılması gibi, Müslüman Türklerin evi de taştan yapılıyor ve haremlik selamlık bölümü var. Pencerelerde cumba adını taşıyan bir kafes sistemi var. Bu sayede dışardan bakıldığı zaman içerisi görünmezken, içeriden bakıldığında dışarısı görülebiliyor. Bunun yanı sıra, kapılarda da haremlik/selamlık özelliğini görüyoruz. Örneğin; kapıya çalan bir bayansa kapıdaki ince çengeli çalıyorken, erkek ise kalın tokmağı çalıyor.  Komşulara bir mesaj vermek istiyorsak da kapıdaki çengellere ip bağlanıyor. Verilen mesaj ise bağlanan malzemeye göre değişiyor. İnce bir tülbent ya da başörtüsü ile bağlanıyorsa "gittim birkaç saatliğine yokum", biraz daha kalın bir ip ile bağlıyorsak "gittim birkaç gün yokum", zincir ile bağlıyorsak "gittim bir daha gelmeyeceğim" anlamına geliyormuş.  Konaklar iki katlı ve üç katlı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Üç katlı konaklar daha geliri yüksek ailelerin sahip olabileceği bir türken, iki katlı konaklar normal düzeyde ailelere aitmiş.  Kaymakamların yaşadığı, şimdilerde ismi Kaymakamlar Müze Evi olan bu konak üç katlı.  İçeriye girdiğiniz zaman içerideki bölümler direkt olarak odalara açılmıyor. Sebebi ise insanların üstlerine başlarına dikkat etmesi, kendilerine çeki düzen vermesi içinmiş. Bu nedenle kapılar direkt olarak odalara açılmak yerine bölümlere açılırmış. Konaktan konağa değişen bu durumda kimi zaman odalar üçgen bir köşeye açılırken kimi zaman da kapı ardına kadar açılmayacak şekilde yapılmış. Odaların içlerine girdiğinizde raflar görüyorsunuz. Bu raflara ise ceviz gibi yemişler yerleştirilirmiş ve tam üstlerinde tahtadan yapılmış çıkıntılar görüyoruz. Bu çıkıntılara evin kızını almak isteyen misafir aileler kontrol ederlermiş. Eğer toz varsa o kız alınmazmış. Haremlik/selamlık özelliğinin göze çarpan örneklerinden biri olan dönme dolap, göz teması kurmadan yemek alışverişi yapılması için dizayn edilmiş. Ne dolaplar çeviriyorsun deyiminin de buradan doğduğu düşünülmekteymiş.
 
    
 
 
 
 
 
  Hükümet Konağı

Geçmişte Kastamonu valisi tarafından yaptırılıp Hükümet Konağı olarak kullanılan bina, 2006’da hizmete Safranbolu Kent Tarihi Müzesi olarak açılmış. Kale olarak adlandırılan tepede yer alan müzede, Safranbolu’ya dair her türlü tarihi bilgi ve belgeler ile eşyalar sergileniyor. Safranbolu’nun günümüze kadar geçirdiği evreleri kronolojik olarak izlenebildiği müzenin zemin katında, Safranbolu ticari yaşamı ve geleneksel el sanatlarına dair sunumlar yer alıyor. Esnaf Ve Zanaatkarlar Çarşısı’nda Eczanecilik Müzesi, Lokumculuk Müzesi, yok olmaya yüz tutmuş bir zanaat olan yemenicilik, demirci, kunduracı, semerci, baharatçı, kalaycı, bakırcı ve esnaf kahvesi gibi Safranbolu’daki zanaatların eski çalışma ortamları özgün canlandırmalarla misafirlere sunuluyor.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  
Hükümet Konağı'nın bahçesinde ise Anadolu’nun ilk saat kulesi yer alıyor. 1797’de İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış ve hala aktif. 12 metre yüksekliğindeki kulenin saati ise İngiltere’den getirilmiş ve saat kaç ise o kadar çalıyor. 
 
 
 
 
  
 Bayırlardan oluşan bir kent olan Safranbolu'nun yolları, kar yağdığında kaymamak ve buzlanmayı engellemek için girintili çıkıntılı taşlardan yapılmış. Eski Roma döneminden beri kullanılan bu yol sistemi yokuş inip çıkmayı bir nebze olsun kolaylaştırıyor.
 
 
Akçasu Kanyonu
 
 
 
Demirciler ve Yemeniciler Arastası her bir köşesinde muhteşem detaylar barındırıyor. (Arasta, aynı işi yapan esnafa verilen isim.)
 
 
 
 

Yörük Köyü
 
Karabük-Safranbolu yolu yakınlarındaki Yörük Köyü, küçük bir Safranbolu gibi. Sokaklar boyunca sıralanan, bir çoğu yıkılmaya yüz tutmuş tarihi evleri, tarihi ve kültürüyle görülesi bir yer. Safranbolu merkeze 20 km uzaklıktaki, açık hava müzesi görünümünde olan Yörük Köyü, 1996’da koruma altına alınmış olsa da evler zamanın yıpratıcı etkisine yenik düşüyor. Geçmişi 15. yüzyıla dayanan köy, 300 yıllık bir geçmişe sahip. 8 nesildir aynı ailenin yaşadığı Sipahioğlu Konağı’ndan Filiz Teyze'nin anılarını dinleyip, bir çayını içmeden dönmeyin. Kendisi renkli kişiliğiyle adeta köyün simgesi olmuş.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kahvebolu'da ilk kez tatma fırsatı bulduğum karadut şerbetini çok beğendim.
 

  
İmren Restaurant'tan lokum alışverişimizi yaptıktan sonra izlediğimiz slayt sonucunda Safranbolu ile ilgili pek çok bilgi edindik. Favori lokumlarım ise safranlı ve çifte kavrulmuş oldu.
 
 
Misafirperver ekibin ikram ettiği meşhur Bağlar Gazozu da denemeniz gerekenler arasında.
 
 
    Safranbolu'ya gelince safranlı lezzetleri tatmadan olmazdı. Siz de tercihinizi İmren Han Konak'tan yana kullanırsanız özellikle damla sakızlı & safranlı muhallebiyi denemelisiniz.
 
                     
 
Bir klasik haline gelmiş Safranbolu lokumlarından sonra, Tarihi Safranbolu Simitçisi'nin bu harika simitlerinden büyük bir paket de benimle eve geldi.

 
 Özetle, benim için Safranbolu; buram buram tarih kokan, yaşadığımız büyük şehirlere kıyasla daha dingin, oldukça lezzetli tatlara sahip bir kent. Her bir sokağında o yaşanmışlığa şahit olup, gelenek göreneklerimizi bizzat incelememize olanak veriyor. Anlatmakla bitmeyecek detayları bizzat kendiniz deneyimlemelisiniz.